Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz?

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۙ ﴿١٩﴾
“Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir.” (İbrahim / 19)
وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ ﴿٢٠﴾
“Bu, Allah’a göre güç değildir.” (İbrahim / 20)
Yerlerin ve göklerin büyük sisteminin, batılın değil, Hakk’ın sürekliliğine bağlı olduğunu görmüyor musunuz? Hak ve gerçekliğe değil, gerçek dışı spekülasyon ve tahminlere dayanan herşeyin uzun süre yaşamayacağı gerçeğine herşey şahittir. O halde işlerini batıla dayandıran bir kimsenin düzenleri mutlaka boşa çıkacaktır.
Çünkü böyle bir kimsenin işlerini kum üzerine bina ettiği ve onların uzun sürmesini bekleyemeyeceği açıktır. Aynı şekilde hakkı ve gerçeği bir yana bırakıp, hayatlarını yanlış teori ve fikirlere dayandıranlar da sürekli bir değere sahip olabileceklerini beklememelidirler, çünkü onların tüm kazandıkları değersiz kül yığınları gibi dağılmaya mahkumdur. Buna rağmen neden hayat sistemini Allah’tan bağımsız bir şekilde kuran veya (başka tanrı olmadığı halde) bir başkasının ilahlığına dayandıran bir kimsenin bütün kazandıklarının eninde sonunda boşa çıkacağından şüphe duyuyorsunuz? İnsan bu dünyada ne bağımsızdır, ne de Allah’tan başkasının kuludur.
Şu şekilde bir soru yöneltilebilir: “Eğer yaratılış gerçekten Hakkın devamlılığına dayanıyorsa, neden bir batıla sapan ve yanlış yoldan giden kimse hemen helak edilmiyor?” Bu sorunun cevabı şöyledir: “Ey anlayışsız adam, böyle bir kimseyi helak etmenin Allah için zor olduğunu mu sanıyorsunuz? Ya da o kimsenin Allah’la yakın bir ilişkisi olduğu için Allah’ın onu helak etmediğini mi düşünüyorsun? Eğer batıla uyan topluluğa süre tanınmışsa ve yapılan tehdit uygulamada bir şekle bürünmemişse, bu hiçbir tehlikenin varolmadığı anlamına gelmez. Kayıtsız olmak yerine, verilen bu sürenin her dakikasından yararlanmaya çalışmalı ve tabi olduğunuz batıl sistemin sürekli ve dengeli olmadığını anlamalısın. Bu nedenle hayat sistemini daha dayanıklı ve sürekli temeller üzerinde kurmalısın.”
TEFHİMUL KUR’AN
İnsan denen varlığın fıtratı ile şu evren arasında anlaşılabilir gizli bir dil vardır.
Şu evreni, gördükleri halde fıtratları, evrenin içerdiği işaretleri ve mesajları algılayamayanlar fıtratları devre dışı kalmış kimselerdir. Tıpkı bir hastalık sonucu fonksiyonlarını yerine getiremeyen duyu organları gibi. Gözün kör olması, kulağın sağır olması, dilin tutulması gibi. Bunlar devre dışı kalmış organlardır, artık hiçbir şey algılayamazlar. Önderlik ve yol göstericilik için ise hayda hayda işe yaramazlar. Tamamen yalan ve iftira olarak “bilimsel ideolojiler” diye isimlendirdikleri materyalist akımların taraftarları da bunlardandır. Çünkü bilimle fıtri alıcı cihazların devre dışı kalması, insanın bütün evrenle bağlantısını sağlayan cihazların bozulması bağdaşmaz. Bunlar, Kur’an’ın `kör’ diye isimlendirdiği kimselerdir. O halde insan hayatı bu körlerden birinin ortaya attığı bir ideolojiye, bir görüşe ya da toplumsal düzene dayanamaz.
“O eğer dilerse sizi yokedip yerinize yeni bir canlı türü geçirebilir.
Gökleri ve yeri yaratabilen, insan türünün yerine birbaşka canlı türünü yeryüzüne yerleştirebilir. Bu türe mensup kavimlerden birinin yerine bir diğer kavmi yeryüzünün halifeliğine, yönetimine geçirebilir. Bir kavmi yoketmenin bıraktığı etki ile yokluğa doğru uçuşup giden külün bıraktığı etki arasında uzaktan bir uygunluk vardır.
“Bu Allah için zor bir iş değildir.”
Göklerle yerin yaratılması buna şahittir. Daha önce yalanlayanların yokedildiği yerler de şahittir. Uçuşup giden, savrulan küller de bu gerçeğe uzaktan şahitlik etmektedir.
FİZİLALİL KUR’AN