10 Suriye Yalanı

Rasthaber – Heyet Tahrir Şam (HTŞ)’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından
yalan fırtınası koptu. Günlerdir Şam sokaklarından, Sednaya Hapishanesi’nden
yayın yapan medyamız akıl dışı hikayeler uyduruyor. İsrail’in Suriye’yi işgali
ise gözlerden kaçırılıyor.
HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesinden bu yana, bir yalan fırtınası
koptu. Esad’ın danışmanlarından Lübnan asıllı Fransız Thierry Meyssan, TV
ADP’den Eric Montana’nın programında, bu yalanların tek kaynaktan, CNN’den
Clarissa Ward’dan geldiğine dikkat çekti.
Toplu mezarlar konusunda CNN’nin 1989’da Romanya’daki
Timisoara’dan beri bu tür haberler yaptığını hatırlatan Meyssan, Suriye’de
gösterilen cesetlerin Şam’daki bir morgdan alındığını söyledi.
Sunucunun “500 bin insanın ölümünün tek suçlusunun Esad
olarak gösterildiğini” hatırlatması üzerine Meyssan, “Onun ülkesi saldırıya
uğradı ve direndi. Cihatçıların sebep olduğu ölümlerden Esad sorumlu tutuluyor.
Dünya Savaşı sırasında Fransa’daki tüm ölümlerden Charles de Gaulle’ün sorumlu
olduğunu mu söyleyeceğiz? Bu çok saçma. Her Suriyeli ailenin savaşta ölen en az
bir oğlu var.” dedi. İşte madde madde Suriye yalanları ve gerçekler:
1. ESAD ÇOK ÖNCE KAÇTI
Şam’ın düşmesinden sonra en çok tartışma Beşar Esad’ın
nereye gittiği üzerineydi. “İran’a kaçtı”, “Belarus’a kaçtı” diyen de oldu.
“Esad, Rusya ziyaretinden sonra Şam’a hiç gelmedi” gibi iddialar ortaya atıldı.
Ama eski Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, 8 Aralık akşamı Suriye’deki Hmeymim
üssünden Rusya’ya tahliye edildiğini söyledi. Konu aydınlandı.
2. 135 MİLYAR DOLAR KAÇIRDI
Bu yalanı Türkiye Gazetesi’nden Cüneyt Akçatepe attı.
Miktarı şöyle anlayabiliriz: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının rezervleri
165 milyar dolar.
OdaTV, iddia edilen miktarı en büyük banknot olan 100 dolar
üzerinden canlandırdı. 100’er dolar üzerinden oluşturulmuş 100 milyon dolar,
ortalama bir insan boyutundaki palete karşılık geliyor. Bunun için 1350 palet
gerekiyor. Yalan şöyle çökertiliyor:
“Esad’ın kaçtığını iddia edilen uçağın modeli İlyuşin İl-76.
40 ton kapasiteye sahip. 1 adet 100 dolar banknotu yaklaşık 1 gram. Toplam 1350
tona tekabül ediyor. 135 milar dolar bir filoyla kaçırılabilir.”
Reuters’a göre; Suriye Merkez Bankası’nda, 26 ton altın
bulunuyor. Dünya Altın Konseyi’ne göre Haziran 2011’de Suriye’nin altın rezervi
25,8 tondu. Bu günümüz fiyatıyla 2,2 milyar dolar. Suriye Merkez Bankası’nın
döviz rezervleri sadece 200 milyon dolar.
IMF verilerine göre 2011’in sonunda Suriye Merkez
Bankası’nın 14 milyar dolarlık döviz rezervi bulunuyordu. 2011’de 14 milyar
doları olan bir ülke savaşta nasıl bu kadar para kazandı? Madem bu kadar para
vardı neden maaşları bile ödeyemiyordu? Yanıt yok tabii.
3. SARAYDA YAŞIYORDU
Esad’ın evi.
Türk basınından birçok muhabir Şam’a gitti, mal bulmuş
mağribi gibi “Esad’ın sarayına” girdi. “Nasıl lüks ve şatafat içinde
yaşadıklarını” anlattı. Binadaki yağmalamaları canlı yayınladı.
Medyamız Esad’ın yaşadığı yerin genel görüntüsünü vermedi.
Esad’la yaşadığı yerde görüşmüş olan Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu
Perinçek, gerçeği anlattı:
“Ben oraya iki kere gittim, şehrin ortasında 2-3 katlı bir
bina. Öyle bir bina ki caddeden geçerken taş atsanız camını kırarsınız. Şatafat
diye bir şey yok. Girdik, orada oturduk, görüşmeler yaptık. Bir devlet başkanı
olarak alçak gönüllü koşullarda oturduğunu gördük.”
Açıklayıcı olsun ve karşılaştırma yapılabilsin diye, şu
ölçüleri vermeyi görev biliyoruz:
Esad’ın yaşadığı binanın yüzölçümü 31.500 metrekare. Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaşadığı Cumhurbaşkanı Külliyesi’nin alanı ise 750.000
metrekare.
4. PKK’YLA İŞBİRLİĞİ YAPIYOR YERLERİ PKK’YA VERİYOR
Halep saldırısından sonra en çok duyduğumuz iddialardan biri
de bu oldu.
Eski Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, 18 Aralık 2017’de
Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitri Rogozin başkanlığındaki heyeti kabul
etmesinin ardından basın mensuplarının sorusunu yanıtlamıştı. Haber şöyle:
“Cumhurbaşkanı Esad Suriye’nin doğusunda bir kısım
taraflarca ‘Kürtler’ diye adlandırılan ve ABD ile işbirliğinde olanların
gerçekte tamamının Kürtlerden ibaret olmadıklarını belirtti. Esad;
‘Adlandırmalar dikkate alınmaksızın yabancılara hizmet eden.. özellikle de bu
süreç içinde ABD komutası altında olan… Ki bunu ben demiyorum…
“Onların kendileri açıkça ABD uçaklarının şemsiyesi
altında faaliyet gösterdiklerini ve ABD ile eşgüdümde bulunduklarını ilan
etmekteler… Kısacası kendi vatanında herhangi bir yabancı devletin komutası
altında ordusuna ve halkına karşı çalışan herkes haindir… Yani adları dikkate
alınmaksızın Amerikalıların komutası altında faaliyet gösteren bütün gruplara
ilişkin değerlendirmemiz budur.”
Esad, PKK/PYD’yi açıkça vatan haini ilan etmişti. Yıllar boyunca
PKK ile çatıştı.
Şam düştüğünde de durum farklı değildi. PKK/PYD’nin çatı
örgütü Suriye Demokratik Konseyi Esad’ın Suriye yönetimini bırakmasını sevinçle
karşıladı. Örgüt tüm güçlerle işbirliği yapacağını ilan etti, yeni anayasa
istedi. Kamışlı’da da örgüt kutlama yaptı.
PKK/YPG’nin elebaşı Mazlum Kobane kod adlı Ferhat Abdi
Şahin, 11 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada, “Esad rejimiyle en çok çatışan
Kürtlerdi. Esad rejimiyle çatışmanın olmadığı bir dönem olmadı.” dedi.
Suriye Ordusu ile PKK/PYD, Deyrezor kırsalında sık sık
çatışmalara giriyordu. Kobani ayrıca, “HTŞ ile ABD’li dostlarımız aracılığıyla
görüşüyoruz.” diye konuştu. Fakat HTŞ-PKK ilişkilerine baktığımızda ise durum
tam tersi.
PYD’nin sözde lideri Mazlum Kobane, HTŞ ile Fırat Nehri’nin
sınır olması konusunda anlaştıklarını söyledi. 12 Aralık 2024’te Ronahi TV’ye
konuşan Kobane, “HTŞ, Halep’e yönelmeden önce bize haber gönderdi ve ‘Hedefimiz
PKK/SDG değil.’ dediler. Bu pratikte şimdiye kadar gerçekleşti.” dedi.
PYD Eş Başkanı Salih Müslim de, PYD’nin Heyet Tahrir Şam
(HTŞ) ile masaya oturmaya hazır olduklarını söyledi. Müslim, “Halep’te bize,
‘Size saldırmak istemiyoruz.’ diye mesaj yolladılar. HTŞ bize bir adım atarsa
biz iki adım atarız.” dedi.
Yani Esad PKK/PYD’yi vatan haini ilan edip savaşırken, HTŞ
ile PKK işbirliği içinde.
5. ESAD ASKERİ BÖLGELERİN YERİNİ İSRAİL’E SÖYLEDİ
Bu yalanı en çok dillendiren kişi Hürriyet yazarı Abdulkadir
Selvi. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan da “E hani Suriye’deki
gelişmelerin arkasında İsrail vardı.” yazısıyla İsrail’i aklama yarışına girdi.
Gerçek şu: ABD ve İsrail, Esad’ı yıkmak için Arap Baharı
benzeri bir ayaklanma düzenledi. Esad’la 13 yıl savaştılar. Şam’ı bu sürece
boyunca düşüremediler.
13 yıl boyunca ABD, DEAŞ’ı, PKK-PYD’yi, kendi güdümündeki
muhalifleri Suriye yönetiminin üzerine sürdü.
13 yıl boyunca başarılı olamadı. Bu 13 yıl boyunca İsrail
neredeyse her gün, Suriye’yi bombaladı.
Netanyahu, Lübnan’la ateşkes imzaladığı anda bile “Esad
ateşle oynuyor” tehdidinde bulundu. Şam yönetimi düştüğünde, Biden ve Netanyahu
“bizim sayemizde” mesajları verdi.
Esad ise hem emperyalist saldırganla boğuştu hem de İsrail’e
karşı Filistinli grupları ve Direniş Ekseni’ni desteklemeye devam etti.
Ama ABD ve İsrail, 13 yıl boyunca HTŞ’yi vurmadı. Netanyahu
iyi ilişkiler kurmak istediklerini söyledi.
İsrail’e sessiz kalan biri varsa, o da bu kesimlerin
parlattığı HTŞ Lideri Colani.
İngiliz The Times’a konuşan Colani, Suriye’nin “İsrail veya
herhangi bir başka devlete yönelik saldırıların üssü olarak kullanılmasına izin
vermeyeceğini” söyledi. “İsrail veya başka biriyle çatışma istemiyoruz.” diye
ekledi.
6. SEDNAYA’DA GİZLİ TÜNELLER VE HÜCRELER VAR
Her iç savaşta şiddet olur. Sednaya Hapishanesi’nde hiçbir
şey yaşanmadı demiyoruz ama öyle bir hava estiriliyor ki dünyanın bütün
mazlumları buraya atılmış gibi. Yalan üstüne yalan… Örneğin kimse, Suriye’nin yıllarca
savaştığı DEAŞ’lıların ne olduğunu sormuyor. Terör gruplarının nerede
tutulduğunu sormuyor. Sanırsınız DEAŞ’lılar buharlaşıp uçtu.
Örneğin, Sednaya’da tünelde çekildiğine dair 10 Aralık’ta
yayımlanmış videoyu bir tiktok kullanıcısının hazırladığı anlaşıldı. “Sanzaruu”
adlı kullanıcının paylaştığı video yapay zekâ ile yapılmış. Video TikTok’ta 6,3
milyon izlenme ve 40 bine yakın beğeni almış.
Ayrıca Sednaya Cezaevi’nde bulunan bir tutukluya ait olduğu
iddia edilen, hareketsiz ve iskelete benzeyen mahkumu gösteren video da çok
konuşuldu. Onun da Vietnam’ın Hanoi kentindeki Savaş Kalıntıları Müzesi’nde
sergilenen bir model olduğu ortaya çıktı.
TRT Haber, “Sednaya’da gizli hücreler var” haberleri yaptı.
Mustafa Armağan, “Sednaya tünelleri” diye bir video paylaştı. Oysa Armağan’ın
videosunun İngiltere’nin Dover kentindeki eski bir kaleden kalma tüneller
olduğu ortaya çıktı.
İHH ve AFAD, arama kurtarma için ekipler yolladı. AFAD
Başkanı Okay Memiş, önceki gün “Bina içindeki tüm katlar kontrol edildi. Henüz
canlı izine rastlamadık.” dedi.
Gizli bölmeler yalanını Beyaz Baretliler çökertti.
Açıklamada, “Beyaz Baretliler’in uzman ekipleri, hapishanenin tüm bölümlerini,
tesislerini, bodrumlarını, avlularını ve çevresini titizlikle araştırdı. Bu
operasyonlar, hapishanenin düzenini ve yerleşimini bilen bireylerin yardımıyla
gerçekleştirildi. Ancak gizli hücreler ya da bodrumlarla ilgili herhangi bir
kanıt bulunamadı.” ifadelerine yer verildi.
Nisa Nur Çaydan isimli şahıs da Sednaya’da işkence
çığlıklarını bastırabilmek için yer üstünde yüksek sesli gece partileri
düzenlendiğini iddia etti. Çaydan’dan başkasında böyle bir iddia bile yok. Akıl
sağlığı Sednaya’da bozuldu denilen bir kişi, Tiktok fenomeni çıktı.
Belki de yalanların en çarpıcısı ise CNN muhabirinin
Sednaya’da unutulan bir mahkum bulmasıydı. Yerlere yatıp çatışmaların içinde
bulundu gibi yalanlarıyla bilinen muhabirin bulduğu kişinin, Esad yönetiminde
görevli bir subay olduğu ortaya çıktı.
7. SEDNAYA’DA TUTULAN LÜBNANLILAR VAR
Sednaya cezaeviyle ilgili bir diğer iddia ise binlerce
Lübnanlı’nın bu cezaevinde tutulduğu şeklindeydi. Ancak Lübnan İçişleri Bakanı
Bassam Mawlawi, Suriye hapishanelerinden serbest bırakılan 9 Lübnanlı olduğun
bunların da siyasi tutuklu olmadığını söyledi. Mawlavi, “Bunlar siyasi tutuklu
değil, suç nedeniyle tutukluydu.” dedi.
8. PRES MAKİNESİ VE ASİT KUYULARI VAR
Sednaya Hapishanesi Mahkumlar ve Kayıplar Derneği Başkanı
Diab Serriya bile bu yalana isyan etti. Serriya, “Öncelikle, Sednaya Hapishanesi
hakkında yayılan bu kemik öğütme veya mahkûmlara işkence için kullanılan pres
iddiaları, tamamen yalan. Görsellerde gösterilen bu pres, aslında bir marangoz
atölyesinin tahta presidir.
2008’den önce, Sednaya’da bir marangoz atölyesi bulunuyordu.
Ancak isyan ve çatışmalar sonrası bu atölye kapatıldı. Bu pres kesinlikle
mahkûmların cesetlerini öğütmek ya da işkence yapmak için kullanılmamıştır.
İnternette, bu tip preslerin benzer modellerini kolayca bulabilirsiniz.” dedi.
Henüz asit kuyusuna da ulaşılabilmiş değil.
9. 100 BİN KİŞİ TOPLU MEZARLARDA
Bu iddianın sahibi ABD merkezli Suriye Acil Durum Görev Gücü
Başkanı Muaz Mustafa. Mustafa, Şam’ın dışındaki bir toplu mezarda öldürülen en
az 100 bin kişinin cesedinin bulunduğunu söyledi.
Mustafa, bölgede gömülü ceset sayısı için “100 bin en
iyimser tahmin” diyerek, bulunan beş alandan daha fazla toplu mezar olduğundan
emin olduğunu ve buralarda Suriyeliler’in yanı sıra ABD ve İngiliz vatandaşları
ile diğer yabancıların da bulunduğunu tahmin ettiğini söyledi. TRT Haber de
“Şam’da ceset kalıntılarıyla dolu yeni toplu mezar görüntülendi” haberi yaptı.
Fakat resimlere baktığınız bölgenin duvarlarla
çevrelendiğini, içinde mermerden yapılmış mezarların olduğunu, yani buranın
zaten bir mezarlık olarak kullanıldığını görebiliyorsunuz.
Kemiklerin bulunduğu kazı alanı zaten mezarlık.
10. LAZKİYE’DE KATLİAM ENDİŞESİ
Suriye yalanları konusunda en sabıkalı isimlerden olan
Türkiye Gazetesi muhabiri Yılmaz Bilgen, “Lazkiye’de katliam endişesi” başlıklı
bir haber yaptı. Türkiye Gazetesi bunu manşetine taşıdı. Bilgen şöyle diyor:
“Suriye içinden 400 bin Nusayri, Lazkiye’ye taşındı. Esad’ın giderayak silaha
boğduğu rejim yanlısı teröristlerin, İsrail’in desteğiyle Sünni katliamı
yapmasından korkuluyor.”
Lazkiye ve Tartus üslerini vuran, Şam’a kadar güney
bölgesini işgal eden İsrail Nusayrilere destek veriyormuş. Bilgen İsrail
işgaline suskun ama mezhep çatışması çıkarmak için bütün çığırtkanlığını
konuşturuyor. Oysa sahada durum tam tersi.
Suriye Azınlık Hakları Gözlemevi’ne göre başta Alevilere
yönelik olmak üzere hak ihlalleri en yüksek seviyede. Humus ve Hama
kırsallarında birçok saldırı/kaybolma rapor ediliyor. Gözlemevi’ne göre
silahlarını teslim etme merkezine giden iki Alevi başlarından vurularak
katledildi.
Lazkiye’nin Ceble kentinde Ras el-Ayn noktasında kontrol
noktası kuran ‘güvenlikten’ sorumlu cihatçılar, paylaştıkları videolarda ‘Alevi
köylerinde kontrol noktasındayız, arkada da Alevi domuzlar var.’ diyor.
Suriye Azınlık Hakları Gözlemevi, Humus’un el-Sebil ve
Lazkiye’nin Datour isimli Alevi/Hıristiyan mahallelerinden görüntüler geçti.
‘Güvenlik gücü’ oldukları iddiasıyla evlere giren, mahalleleri terörize eden
gruplar olduğu görülüyor.
YALANLARIN SEBEBİ
Peki tüm bu yalanlar neden ortaya atılıyor? Bunun elbette
bir sebebi var:
Suriye yönetiminin düşmesinden sonra İsrail, Suriye’de Golan
Tepeleri’nden Şam’a kadar ilerledi. Arada yalnızca 15 kilometre var. İsrail’in
Suriye’de el koyduğu alan, üç Gazze büyüklüğünde. Suriye’nin askerî altyapısını
büyük oranda tahrip ettiler. Son olara Dera’da İsrail tankları ilerledi.
Dikkat ederseniz, televizyonlar böyle bir şey olmamış gibi
davranıyorlar. Çünkü Suriye sahasında ABD-İsrail gerçekliği örtülmeye
çalışılıyor. Suriye yalanlarının tek bir hedefi var: İsrail işgalini
perdelemek.
Bu gerçeği Esad’ın danışmanı Meyssan da şu sözlerle ifade
ediyor:
“ABD’nin 2012’den beri işgal ettiği petrol kuyularını elinde
tutacağını düşünüyorum. Burada ABD şirketleri tarafından işletiliyorlar ve para
ikiye bölünmüş durumda. Yarısı ABD işgaline paravan olan Kürt paralı askerlere
gidiyor. Diğer yarısı ise doğrudan CIA’e gidiyor ve CIA bütçesinde görünmüyor.
ABD gizli servisleri dünya çapındaki eylemlerini bu parayla finanse ediyor.
Kamu parası olmadığı için Kongre’ye rapor vermek zorunda değiller.
“Bence Suriye’nin güneyi, Hermon Dağı’nı çoktan ilhak
etmiş olan İsrail tarafından ilhak edilecek, bu kesin. İsrail projesi var ve bu
da devam ediyor. Burada amaç Nil’den Fırat’a kadar büyük bir İsrail yaratmak.
ABD’nin de bir planı var. Bu plan, Büyük Ortadoğu bölgesindeki tüm siyasi
yapıları yok etmek ve böylece ABD ordusunun, kimse ona bir şey söyleyemeden
zenginliklerin ve hammaddelerin sömürülmesini denetleyebilmesini sağlamak.”/aydınlık