“Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık”

 

وَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ حِجَابًا مَسْتُورًاۙ ﴿٤٥﴾

45- Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.

 

Allah teala bu âyet-i Kerimede Resulullah (s.a.v.) e hitaben: “Ey Muhammed, Sen, Allaha ortak koşan müşriklere, onların iddialarını çürüten

Kur´anı okuduğun zaman biz, seninle onların arasına, sizleri birbirinizden ayıran bir perde çekeriz.” buyuruyor.

Katade ve İbn-i Zeyd, bu perdenin, şu âyet-i Kerimede zikredilen perde olduğunu söylemişlerdir: “Kâfirler, Peygambere şöle dediler: “Bizi davet ettiğin dine karşı kalblerimizde bir kapalılık, kulaklarımızda bir ağırlık ve bizimle senin arand anlaşmamıza engel bir perde vardır. Sen, istediğini yap, biz de istediğimizi yapacağız. (Fussilet suresi: 5)

İşte müşriklerin fıtratları Kur’an’dan bu derece etkilendiği halde, onlar buna engel oluyorlardı. Kalpleri o tarafa doğru kendilerini çekerken onlar, kalplerine engel oluyorlardı. Bu nedenle yüce Allah da onlarla peygamber arasına gizli bir perde gerdi. Bu perde gözlere görünmese de kalpler onun varlığını hissederler. Bir de bakmışsın ki, onlar artık Kur’an’dan yararlanamıyorlar. Okudukları Kur’an’dan kendilerine pay çıkarıp, doğru yola gelmiyorlar. İşte bu şekilde gizlice Kur’an’ın kendi kalpleri üzerindeki etkisini konuşuyorlardı. Sonra da buna kulak vermemek için komplolar düzenliyorlardı. Sonra tekrar onun etkisinde kalıyor, dönüş yapıyorlardı. Sonra tekrar, gizlice konuşuyorlardı. Nihayet bir daha dönmemek üzere antlaşma yapmak zorunda kalıyorlardı. Amaç kendilerini kalpleri ve akılları etkisi altına alan, gerçekliğiyle büyülenen kimseleri bu Kur’an’dan korumak ve onun etkisinden kurtarmaktı! Çünkü bu Kur’an’ın ana eksenini oluşturan tevhid inancı, onların makamlarını ayrıcalıklarını ve ululuklarını tehdit ediyordu. Bu nedenle ondan uzak kaçıyorlardı.

     FİZİLALİL KUR’AN

Bu perde, ahirete inanmayanların Kur’an’ı doğru bir şekilde idrak etmelerini ve ondan faydalanmalarını engelleyen bir tür körlük veya duyarsızlık olarak yorumlanır.

Ayette söz konusu perde ile öne çıkan noktalar şunlardır:

İradî Perde: Bu perde, Allah tarafından otomatik olarak çekilen bir engel değildir. Aksine, ahirete inanmayanların kendi tercihleri, kalplerindeki inat ve ön yargıları sonucunda oluşan manevi bir durumdur. Onlar Kur’an’ı dinleseler bile, kalpleri ve zihinleri hakikate kapalı olduğu için Kur’an’ın mesajı onlara ulaşmaz.

Hakikat ve Perde: Ayette geçen “gizlenmiş örtü” (hicâben mestûrâ) ifadesi, bu perdenin dışarıdan fark edilmeyen, manevi bir engel olduğunu vurgular. Bu durum, Kur’an’ın mesajının herkese eşit şekilde ulaştığı ancak bazı insanların bunu anlamaya ve kabul etmeye istekli olmadığı gerçeğini ortaya koyar.

Farkındalık ve Tevafuk:

Eğer kişi Kur’an’a samimi bir arayışla ve açık bir kalple yaklaşırsa, bu perde kalkar ve Kur’an’ın mesajı ona ulaşır. Ancak kişi ön yargılarla doluysa ve ahirete inanma niyeti taşımıyorsa, Kur’an’ın hikmetinden mahrum kalır.

Özetle, İsra Suresi 45. ayet, Kur’an’ı anlamanın sadece okumakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda kalpteki inanç ve samimiyetle ilgili olduğunu anlatan önemli bir ayettir. Bu, vahyin gücü kadar, insanın onu anlama ve kabul etme niyetinin de ne kadar belirleyici olduğunu gösterir.

MEHMET OKUYAN TEFSİRİ

Başa dön tuşu