Yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapmayın

 

وَلَا تَتَّخِذُٓوا اَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّٓوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ ﴿٩٤﴾

 

94- Yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapmayın. Sonra sağlamca basan ayak kayar. Allahın yolundan alıkoymanız sebebiyle, dünyada kötülüğü tadarsınız. Ahirette de sizlere büyük bir azap vardır.

Ey insanlar, yeminlerinizi aranızda, birbirinizi aldatma vasıtası yapmayın. Aksi takdirde güven içindeyken güvensizliğe düşersiniz. Emniyette iken tehlikeye girer helak olursunuz. Yeminlerinizi bozmanız sebebiyle, insanların, Allaha ve Peygamberine iman etmelerine engel olmanız yüzünden, Allanın, sizin için hazırlamış olduğu azabı tadarsınız. Ahirette ise size cehennem azabı vardır.

Ayet-i Kerimede geçen “Sağlamca basan ayak kayar” ifadesi, emniyet içindeyken tehlikeye girmek, doğru yolda iken yolunu şaşırmak anlamına gelir. Mesela: “Falanın ayağı kaydı.” demek “Kötü duruma düştü” demektir.

Allah teala bu âyet-i Kerimede müminleri, yaptıkları yeminlere bağlı kalmaya davet etmekte ve yeminlerini, bir kısım insanları aldatmak için vasıta yapmaktan sakındırmaktadır. Aksi takdirde, insanlar arasındaki güvenin sarsılacağını ve istikrarsızlığın hâkim olacağını ve Müminlerin, yeminlerini bozmaları neticesinde kâfirlerin de onlara güvenmeyerek İslama girmekten kaçınacaklarını, böylece müminlerin, insanları, Allahın yolundan alıkoymuş olacaklarını beyan etmektedir. Bunun cezası ise dünyada perişan olmak ahirette de büyük bir azaba uğramaktır.

  TABERİ TEFSİRİ

Yeminlerin aldatma ve hile aracı yapılması vicdanlardaki inancı sarsıntıya uğratır. Ve onun diğer insanların gönüllerindeki şeklini çirkinleştirir. Yemin edip bu yemininde aldatıcı olduğunu bilen birisinin sağlam bir inanca sahip olması ve bu inanç doğrultusunda sağlam adımlar atarak ilerlemesi mümkün değildir. Ayrıca o kendilerine yemin edip bu yemini bozduğu insanların zihinlerindeki inancın şeklini değiştirir. İnsanlar artık onun yeminlerini hep aldatma ve hile yapmak için olduğunu belirler. Bu nedenle o adam Allah’a iman edenlerin kötü bir örneğini sergilediği için diğer insanları Allah’ın yolundan alıkoymuş olur.

Tarihte pek çok toplumlar ve halklar müslümanların sözleşmelerine bağlılıklarını, verdikleri sözlerde duruşlarını, yeminlerindeki samimiyetlerini ve ilişkilerindeki dürüstlüklerini sürdürdükleri için İslâma girmişlerdir. Dolayısıyla onların sözleşmelere bağlılıklarından kaynaklanan geçici, yüzeysel kayıplara oranla elde edilen kazanç çok daha büyük olmuştur.

Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- sünneti bu konuda müslümanların gönüllerinde büyük bir etki bırakmış ve onların genel karakteri haline dönüşen değişimlere neden olmuştur. Ve bugün hala bu ahlâk, bireysel ve devletlerarası islami ilişkilerin en belirgin özelliği olarak varlığını sürdürmektedir. Antlaşmaları bozmada günübirlik birtakım kazançların olmasına rağmen, müslümanların tarih boyunca antlaşmalarına bağlılıklarını gösteren rivayetler pek çoktur ve bu rivayetler tevatür derecesine ulaşmıştır.

Allah’ın Resûlü bir hadislerinde bu hususu anlatırken şöyle diyordu: 

“Münafığın alâmeti üçtür. Söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine emanet edilene hıyanet eder. Konuştuğu zaman da yalan söyler.” Evet bunlar kişiyi imandan çok nifaka yaklaştıran özelliklerdir ki bir mü’minin böyle özellikleri taşıması mümkün değildir. Şimdi düşünün, bir müslüman olarak Allah adına bir insana bir söz vereceksiniz, hem de Allah’ı şahit tutarak bu anlaşmaya sadık kalacağınıza yemin edeceksiniz, ondan sonra da dönüvereceksiniz bu sözünüzden. Hem kendinizi hem de insanları Allah’tan, dinden, İslâm’dan soğutup uzaklaştırmıyor musunuz? Allah’tan korkun. Allah’ın size ulaştıracağı acıklı bir azaptan korkun da aklınızı başınıza alın!
     FİZİLALİL KUR’AN

Başa dön tuşu